Monday, April 22, 2013

Vincent van Gogh ve Post-Empresyonizm


 

Vincent Willem van Gogh 30 Mart 1853 –  29 Temmuz 1890, Hollandalı ard izlenimci ressam. Bazı resim ve eskizleri, dünyanın en tanınmış ve en pahalı eserleri arasında yer alır.
Van Gogh, gençliğini bir sanat simsarlığı firmasında çalışarak geçirmiş, kısa süren bir öğretmenlik deneyiminden sonra da Belçika'da fakir bir madenci kasabasında misyoner olmuştur. Resim kariyerine 1880'den sonra başlamıştır. Başlangıçta koyu ve kasvetli renklerle çalışan Van Gogh, Paris'te tanıştığı izlenimcilik ve yeni izlenimcilik akımlarının etkisiyle canlı renklere geçmiş; Güney Fransa'da geçirdiği süre zarfında da bugün yaygın olarak tanınan kendine özgü resim tarzını geliştirmiştir

 Van Gogh, ömrünün son on yılı boyunca yaklaşık 900 suluboya/yağlıboya resim ve 1100 karakalem çalışma üretmiş, en meşhur eserlerini ise ömrünün son iki yılında yapmıştır. 1888'de ressam Paul Gauguin ile arkadaşlığının bozulması üzerine sol kulağının bir kısmını kesmiş, giderek kötüleşen ruhsal hastalığı sonucunda kendini göğsünden vurarak intihar etmiştir. Kimi sanat tarihçileri Gauguin ile yaptıkları hareretli bir tartışma sonucu Gauguin'in isteyerek ya da kendini gard amaçlı olarak Van Gogh'un kulağını kestiğini de iddia ederler.

  
Van Gogh, resim kariyeri boyunca kardeşi Theo'dan aldığı maddi destek sayesinde ayakta durabilmiştir. İki kardeşin arkadaşlığı, 1872'den itibaren birbirlerine yazdıkları mektuplarla belgelenmiştir.
20. yüzyıl sanatını ciddi şekilde etkilemiş olan Van Gogh, fovistlerin ilham kaynaklarından biridir ve Empresyonizmin öncülerinden kabul edilir.


Van Gogh'u özellikle hayatının son iki yılında ciddi şekilde etkilemiş olan akıl hastalığı için bugüne kadar 30'dan fazla teşhis veya olası sebep ileri sürülmüştür.Bunlardan bazıları, şizofreni, bipolar bozukluk (eski adıyla manik depresyon), frengi, boya zehirlenmesi (soluma veya yutma yoluyla), Ménière hastalığı ve güneş çarpmasıdır. Kötü beslenme, aşırı çalışma, uykusuzluk ve alkol düşkünlüğü, muhtemelen hastalığın etkilerini artırmıştır.
Van Gogh'un özellikle son dönem eserlerinde açıkça görülen sarı renk düşkünlüğünün de tıbbi bir bozukluktan kaynaklandığını ileri sürenler olmuştur.Bu konudaki teorilerden birine göre, Van Gogh'un bolca içtiği absintte bulunan tuyon adlı madde, zaman içinde Van Gogh'un görüşünü bozarak nesneleri sarımtrak renkte görmesine sebep olmuş, bu da ressamın eserlerine yansımıştır. Bir başka teoriye göre, Van Gogh'a hastalığının tedavisi için yüksek dozlarda yüksük otu verilmiştir, ve yüksük otunun sarımtrak görüşe veya sarı lekeler görmeye sebep olduğu bilinmektedir.
  
27 Temmuz 1890'da resim malzemelerini alıp bir tarlaya yürüyen Van Gogh, kendisini tabancayla göğsünden vurdu. Sendeleyerek kaldığı otele döndü ve yatağına uzandı. Kanamayı farkeden otel sahibi, kasaba doktoru Mazery'yi ve Van Gogh'un doktoru Gachet'yi çağırdı. Doktorlar, mermiyi çıkarmanın çok riskli olacağına kanaat getirip Theo'ya hemen gelmesi için haber yolladılar. Vincent Van Gogh, 29 Temmuz 1890 sabahı 1:30 sularında, kardeşi Theo'nun kollarında öldü, ve Auvers-sur-Oise'a gömüldü.


Starry Night-tuval üzerine yağlıboya-(1853–1890)-Museum of Modern Art ( NYC)

 Dosya:Van Gogh - Starry Night - Google Art Project.jpg


Hollandalı ressam Vincent van Gogh'un en güzel ve en ünlü tablolarından biri olan "Yıldızlı Gece" onun artan deliliğiyle ilişkilendirilir. Halbuki bu tablo gerçekte van Gogh'un astronomik araştırmalara yönelik ilgisinin bir sonucudur. Bu tabloda hem gerçek hem de fantastik unsurlar vardır. Griffith Park Gözlemevi'nin yaptığı bir çalışma van Gogh'un Ay'ı, Venüs'ü ve çeşitli yıldızları berrak bir gecede görülebilecek gerçek konumlarında resmetmiş olduğunu göstermektedir.
Öte yandan yapıtın önemli bir parçasını oluşturan gösterişli spiral açıkça fantastik bir unsurdur. Bu, ondokuzuncu yüzyılda keşfedilen ve gökkürede yer alan ve gözle görülmeyen astronomik görüngünün sanatçı tarafından bir yorumu olarak görülebilir. 
 Van Gogh'un Arles'teki Yatak Odası, 1889, Tuval Üzerine Yağlıboya, 57.5 x 57.5 cm., Musée d'Orsay, Paris, Fransa.
 


Van Gogh yatak odasını resmeden neredeyse birbiriyle aynı üç farklı resim yaptı. Şu anda Amsterdam Müzesi'nde bulunan ilk resim 1888 Ekiminde yapıldı ve ressam Arles'teki hastanedeyken meydana gelen bir sel sırasında hasar gördü. Neredeyse bir yıl kadar sonra Van Gogh bu resmin iki kopyasını daha yaptı. Bunlardan biri ilkiyle aynı boyda ve şu anda Chicago'daki Art Institute'de bulunuyor. Hollanda'daki ailesi için yaptığı resim ise daha küçük boyda ve şu anda Musée d'Orsay'da bulunuyor.
Kardeşi Theo'ya yazdığı bir mektubunda Vincent kendisini bu resmi yapmaya neyin yönlendirdiğini açıklıyor: Renklerin sembolizmini kullanarak dinginliği ifade etmeyi ve odasının yalınlığını ortaya çıkarmayı istiyordu. Bu şekilde şu betimlemede bulunuyor: "soluk, leylak rengi duvarlar, zeminin çaprık çurpuk, solmuş kırmızısı, krom sarısı sandalyeler ve yatak, çok solgun limon yeşili yastıklar ve çarşaf, kan kırmızısı battaniye, turuncu renkli el-yüz yıkama masası, mavi el-yüz yıkama leğeni ve yeşil pencere..." Ve şöyle ekliyor: "Bu farklı renklerle mutlak sükûneti ifade etmeyi istedim."
Bu farklı çeşitteki renklerle Van Gogh Japonya'ya ve Japonya'nın krepon kağıdına ve baskılarına gönderme yapıyor. Şöyle açıklıyor: "Japonlar çok yalın iç mekânlarda yaşadılar ve o ülkede ne büyük sanatçılar yaşadı." Ve her ne kadar Japonların gözünde resimlerle ve mobilyalarla döşenmiş bir yatak odası pek yalın sayılmasa da Vincent için burası "tahta bir yatak ve iki sandalyeyle boş bir yatak odası" idi. Bununla birlikte Van Gogh, neredeyse tümüyle düz hatlardan oluşan kompozisyonuyla ve perspektifin dengesizliğini telafi eder bir şekilde renkli yüzeylerin titiz kombinasyonuyla oda içerisinde belli bir boşluk duygusu yaratmayı başarmıştır. 

 Teras Kafe-Tuval üzerine yağlıboya- Eylül, 1888, Arles-Kröller-Müller Müzesi







Dosya:Vincent Willem van Gogh 015.jpg
 
Vincent van Gogh'un Teras Kafe'si ressamın en önemli işlerinden birisidir. Şüphesiz ki parlak ve çalkantılı kariyerinde ürettiği en ünlü resimlerdendir.
Bu resim, yıldızların aydınlattığı gökleri konu alan bir üçlemenin ilkidir. Bir ay sonra Rhone Üzerinde Yıldızlı Gece yapılmış, ve nihayet ertesi yıl Saint-Rémy'de bu ikisini takiben popüler Yıldızlı Gece yapılmıştır. Bu üç resmin bir nevi yansıması, Teras Kafe ve Rhone Üzerinde Yıldızlı Gece ile aynı ay içinde yapılmış olan Eugene Boch'un Portresi'nde görülebilir--resmin arka planındaki yıldızlı motife dikkat ediniz.
Vincent Teras Kafe konusunda coşkuluydu ve kızkardeşi Wil'e şöyle yazmıştı:
Bu aralar bir gece kahvesinin dışını yansıtan yeni bir resimle uğraşıyorum. Terasta içki içen küçük insan figürleri var. Devasa bir sarı fener terası, evi ve kaldırımı aydınlatıyor ve kaldırım pembemsi bir menekşe tonu alıyor. Yıldızlarla süslenmiş mavi bir gökyüzünün altında uzanan bir yol boyunca koyu mavi veya menekşe cepheli evler ve bir de yeşil bir ağaç sıralanmış. İşte sana içinde hiç siyah olmayan ve yalnızca mavi, menekşe ve yeşil tonlarının hakim olduğu bir gece resmi; ayrıca aydınlık küçük meydan soluk sülfür ve yeşilimsi bir citron sarısına bürünmüş. Gece resmini geceleyin, o anda yapmaktan inanılmaz bir zaevk alıyorum. Genelde gece yapılmış olan kaba karakalemlere dayanarak, gece resimleri gündüzleri çizilir ve boyanır. Ama ben aynı anda resmetmekten daha çok keyif alıyorum.

Vincent Wil'e Guy de Maupassant'ın Bel Ami kitabında da benzer bir kafe betimlemesi olduğunu aktararak devam eder: " . . . Bulvardaki parlak ışıklı kafeler ve yıldızlı bir gece, ve bu yaklaşık olarak benim resmimin konusunun aynısı gibi.".


 

No comments:

Post a Comment